DR. EROL MÜTERCİMLER: “21. YÜZYILI DOĞRU OKUYAMAZSAK, 22. YÜZYILIN AKTÖRLERİ ARASINDA YER ALAMAYIZ”
ANSİAD 10. OLAĞAN TOPLANTISI’NIN KONUĞU DR. EROL MÜTERCİMLER OLDU
DR. EROL MÜTERCİMLER: “TÜRKİYE EĞİTİM SORUNUNU ÇÖZMEDEN 21. YÜZYILDA
YOK”
ÖZBEK: “EĞİTİM, YAPAY ZEKÂ VE EKONOMİ TÜRKİYE’NİN ASIL GÜNDEMİ OLMALI”
Antalya Sanayici ve İş İnsanları Derneği’nin (ANSİAD) 10. Olağan
Toplantısı’nın konuğu, uluslararası ilişkiler uzmanı ve akademisyen Dr. Erol
Mütercimler oldu. “21. Yüzyılda Değişen Parametreler, Ortadoğu ve Türkiye’nin
Jeopolitik Stratejileri” başlıklı konuşmasında Mütercimler, dünya siyasetinde
Soğuk Savaş’tan günümüze yaşanan dönüşümü, yeni güç dengelerini ve Türkiye’nin
bu süreçteki konumunu kapsamlı bir şekilde değerlendirdi.
Toplantının açılış konuşmasını gerçekleştiren ANSİAD Başkanı Ercan
Özbek, siyasi tartışmaların gündemi gölgelemesine rağmen Türkiye’nin geleceğini
belirleyecek asıl konuların eğitim, yapay zekâ ve ekonomik sürdürülebilirlik
olduğunu vurguladı. Özbek, “Bugün dünyada ve ülkemizde öne çıkan gerçeklerden
söz etmeden geleceğimizi planlamamız mümkün değil.” dedi.
Toplantıda, ANSİAD ailesine katılan yeni üyeler de tanıtıldı. Galeri
Kristal Tur İnşaat Pazar ve Ticaret A.Ş. sahibi Tolga Kilit, Sert Global A.Ş.
sahibi Osman Sert, Arzum Döner Restoran ve Yemekçilik şirketi sahibi Ünal
Akkaşoğlu, Doka Plastik Geri Dönüşüm Sistemleri Otomotiv Endüstriyel Makine
Hırdavat A.Ş. sahibi Murat Doğu ve Global Depo Dekorasyon Ürünleri şirketi sahibi
Arda Kilit üyelik rozetlerini Dr. Erol Mütercimler ve ANSİAD Başkanı Ercan Özbek’ten aldı.
Özbek; “Eğitim, yapay zekâ ve ekonomi Türkiye’nin asıl gündemidir”
Eğitim, teknoloji ve ekonomik sürdürülebilirlik alanlarının Türkiye’nin
öncelikli gündem maddeleri olduğunu vurgulayan Özbek, konuşmasında yüksek
teknoloji ihracatındaki farklara dikkat çekti: “Bugün, siyasi gelişmeler ve
günlük tartışmaların gölgesinde kalsa da asıl önem vermemiz gereken üç temel
konuyu paylaşmak istiyorum: Eğitim, yapay zekâ ve mevcut ekonomik durum. Asıl
sorunlarımız bu alanlarda ve bu alanların sürdürülebilir çözüm yollarında
yatıyor. Bugün dünyada ve ülkemizde öne çıkan bazı gerçeklerden söz etmeden,
geleceğimizi planlamamız mümkün değil. 50 yıl önce tarihin en yıkıcı iç
savaşını yaşayan Vietnam, son 20 yılda 130 milyar dolarlık yüksek teknoloji
ihracatı yaptı. 30 yıl önce ekonomisi çökmek üzere olan Çekya’nın 43 milyar,
Polonya’nın ise 26 milyar dolarlık yüksek teknoloji ihracatı var. Biz ise bu
alanda 2,5 milyar dolar ile oldukça gerideyiz.” ifadelerini kullandı.
Özbek; “Eğitimdeki sorunlar iş gücüne yansıyor”
Eğitim alanındaki eksikliklerin iş gücü piyasasında da kendini
gösterdiğini belirten Özbek, OECD verilerine göre Türkiye’nin öğrenci başına
eğitim harcamasında 36 ülke arasında 34. sırada yer aldığını söyledi.
Üniversite sayısındaki artışa rağmen nitelik sorunlarının devam ettiğini
vurgulayan Özbek, mezun gençlerin alanlarında iş bulamadığını, bir milyondan
fazla gencin motokurye olarak çalıştığını dile getirdi. Ayrıca Türkiye’nin, “Ne
eğitimde ne istihdamda olan gençlerin (NEET) oranında OECD’nin zirvesinde.”
bulunduğunu hatırlattı.
Özbek; “Sanayi ve ihracat olmadan uzun vadeli rekabet zor”
Ekonomiye ilişkin değerlendirmelerinde, sıkı para politikalarının
sanayicinin maliyetlerini artırdığını belirten Özbek, “TÜSİAD’ın Maliyet Bazlı
Rekabet Gücü Endeksi’ne göre imalat sektörümüz son 10 yılın en düşük rekabet
gücü seviyesine geriledi. Finansmana erişim zorluğu, yüksek faizler ve artan
üretim maliyetleri, sanayicimizin küresel rekabette elini zayıflatıyor.
Büyümenin hizmet sektörüne kayması, ekonomide dengesiz bir toparlanma riskini
artırıyor. Oysa sanayi, üretim ve ihracat olmadan uzun vadeli rekabetçiliği
korumamız mümkün değil.” dedi.
Özbek; “Veri merkezleri ulusal güvenlik ve dijital egemenlik
meselesidir”
Özbek, teknolojinin yalnızca ekonomiyi değil, eğitimden güvenliğe kadar
her alanı dönüştürdüğünü ifade etti. Amazon’un ABD’de kurduğu 2,2 gigawattlık
dev veri merkezini örnek gösteren Özbek, veri merkezlerinin artık yalnızca bir
teknoloji meselesi değil, ulusal güvenlik ve dijital egemenlik meselesi
olduğunu söyledi. Eğitimde yapay zekânın potansiyeline dikkat çeken Özbek,
UNESCO raporlarına atıfta bulunarak, “Eğer doğru yönetilirse, her öğrencinin
öğrenme yolculuğunu kişiselleştirebilir, öğretmenlere güçlü bir asistan
sağlayabilir ve ezbere dayalı sınavları tarihe gömebilir. Ancak göz ardı
edersek, eşitsizliklerin derinleşmesi, zihinsel becerilerin körelmesi ve veri
mahremiyetinin zedelenmesi kaçınılmaz olur.” diyerek konuşmasını sonlandırdı.
Mütercimler; “Eğitim-öğretim en temel meselemiz”
ANSİAD 10. Olağan Toplantısı’nın konuğu uluslararası ilişkiler uzmanı
ve akademisyen Dr. Erol Mütercimler konuşmasına kişisel bir anısıyla başlayan
Dr. Mütercimler, babasının Cilavuz Köy Enstitüsü mezunu bir öğretmen olduğunu
ve 36 yaşında vefat etmesine rağmen 5 dil bildiğini belirterek, “O dönemin
eğitiminin kalitesine bakınız. Bugün ne yazık ki Türkiye’de en temel sorun
eğitimdir. Bu problemi aşamadığımız sürece 21. yüzyılda var olamayacağız. Dünya
22. yüzyılın hesaplarını yapıyor, biz hâlâ 21. yüzyılda yokuz.” dedi.
Mütercimler; “Çin teknoloji çağının en kritik gücüne sahip”
Mütercimler, 1945-1990 arasındaki Soğuk Savaş döneminin 45 yıl boyunca
dünyada görece bir denge sağladığını, ancak 1990 sonrası dönemin çok farklı bir
ayrışma getirdiğini ifade etti: “1990 sonrası dünya artık doğu-batı değil,
varsıl kuzey ve yoksul güney olarak ikiye ayrıldı. ABD tek güç olarak öne çıktı
ama kalıcı olamadı. Rusya’nın yeniden güçlenmesi ve Çin’in yükselişiyle denge
yeniden değişti.” 1992 Rio Konferansı’nda alınan kararların bugün yaşanan
açlık, göç ve eşitsizlikleri öngördüğünü hatırlatan Mütercimler; “O gün
söylenen ‘Akdeniz bir gün Rio Grande Nehri olacak’ ifadesi bugün gerçekleşti;
Afrika’dan Avrupa’ya büyük göç dalgalarıyla karşı karşıyayız.” dedi. Mütercimler,
Çin’in dünya ekonomisindeki yükselişine vurgu yaparak; “1996 yılında yazdığım
bir makalede ‘2025’te Çin süper güç olacaktır’ demiştim. Bugün bu
gerçekleşiyor. Çin, 30 nadir elementin 17’sine sahip. Cep telefonlarında
kullanılan 54 elementin yarıya yakını Çin’in tekelinde. Petrolü yok ama
teknoloji çağının stratejik üstünlüğünü elinde tutuyor.”
Mütercimler; “Türkiye
üretim ve teknoloji politikalarında yeni stratejiler geliştirmek zorunda”
21. yüzyılın en önemli ideolojisinin
çok kültürlülük olduğunu belirten Mütercimler, kavramın yanlış yorumlandığını
söyledi: “Çok kültürlülük demek farklılığın yönetimidir. 21. yüzyıl
demokrasisinin tanımı da budur: farklılıkların kabulü, içselleştirilmesi ve
yönetilmesi. Türkiye ise henüz 20. yüzyılın demokrasi tanımında bile değil.” Mütercimler,
nükleer caydırıcılık nedeniyle büyük bir dünya savaşı olasılığının düşük
olduğunu, ancak bölgesel savaşların ve mezhep çatışmalarının artarak süreceğini
vurguladı: “Büyük savaş olmaz ama bölgesel savaşlar kaçınılmaz. Bunun
merkezlerinden biri Orta Doğu’dur. Türkiye ise jeopolitik konumu gereği
boğazlara sahip olmanın avantajını ve aynı zamanda riskini taşımaktadır.
Osmanlı’dan beri bu nedenle başımız beladan kurtulmamıştır. Asya-Pasifik
yüzyılına giriyoruz. Bu süreçte iş dünyasına çok büyük sorumluluk düşüyor.
Türkiye üretim ve teknoloji politikalarında yeni stratejiler geliştirmek
zorunda. Aksi halde küresel rekabette geri kalmamız kaçınılmaz olur.”
Mütercimler; “Küreselleşme: Siyasi değil, ekonomik bir süreçtir”
Mütercimler, küreselleşme kavramının
yanlış anlaşıldığını belirterek, esas meselenin siyaset değil ekonomi olduğuna
dikkat çekti. Tarihten örnekler vererek birinci küreselleşme sürecinin Roma
İmparatorluğu ve Büyük İskender dönemlerinde siyaseten yaşandığını ifade eden
Mütercimler, günümüzde ise küreselleşmenin ulusal ekonomilerin zincirin
halkaları gibi birbirine bağlanmasıyla şekillendiğini söyledi. Mütercimler;
“Ulusal devletler ortadan kalkıyor denildiğinde aslında kastedilen şey
devletlerin siyasi olarak yok olması değil, ekonomik bağımlılıklarla yeni bir
düzene bağlanmasıdır. Bu nedenle ‘yeni küreselleşme’ siyaseten değil, ekonomi
üzerinden tanımlanmalıdır. Avrupa’ya baktığımızda, Bosna Savaşı’nda gördüğümüz
gibi aslında küçük ulusal devletler kuruluyor. Ama bunlar bizim ‘duvar
devletler’ dediğimiz, daha sonra yıkılmak üzere kurulan devletlerdir. Bugün
Suriye’nin kuzeyinde SDG Kürt Devleti diye ifade edilen yapı da bu sürecin bir
parçasıdır. Ulusal devletler ortadan kalkacak denildiğinde kastedilen aslında
devletlerin yok olması değil, ulusal ekonomilerin birbirine zincirin halkaları
gibi bağlanmasıdır. Bunun adına ‘yeni küreselleşme’ denir.” ifadelerini
kullandı.
Mütercimler; “Ortadoğu bugün yeniden çiziliyor”
Mondros Mütarekesi’nden itibaren
cetvellerle çizilen Ortadoğu haritasının bugün yeniden çizildiğini belirten
Mütercimler; “Mondros’tan sonra Sykes-Picot ile Ortadoğu haritası nasıl
çizildiyse, bugün de yeniden çiziliyor. 1982’de İsrail’de hazırlanan raporda
Suriye’nin dört parçaya bölüneceği, Irak’ın parçalanacağı, Libya’nın
dağıtılacağı yazıyordu. ABD’nin Pentagon’da hazırladığı belgelerde parçalanacak
yedi ülke sayılmıştı; Sudan ve Somali de bunların içindeydi. Bugün
yaşadıklarımız yeni değil, adım adım uygulanan planlardır.” dedi. Mütercimler
İsrail’in bölgede yaşatılabilmesi
için bir Kürdistan’a şiddetle ihtiyaç duyulduğunu belirterek, PKK’nın kuruluş
sürecinden Suriye’deki SDG yapılanmasına kadar uzanan gelişmeleri örnek göstererek;
“İsrail’in bölgede yaşatılabilmesi
için bir Kürdistan’a şiddetle ihtiyaç vardır. PKK’nın 1978’deki kuruluşundan,
Suriye’deki YPG/PYD’nin SDG adı altında yeniden yapılandırılmasına kadar süreç
bunun parçasıdır. Türklerin YPG adından hoşlanmaması üzerine Amerikalıların
bunu ‘Suriye Demokratik Güçleri’ne çevirdiğini bizzat kendileri ifade etmiştir.
Bugün 120 binin üzerinde silahlı güçleri vardır, lojistik destekle bu sayı 200
binlere çıkmaktadır.” şeklinde konuştu.
Mütercimler; “Ukrayna savaşı yeni teknolojilerin denendiği bir
laboratuvardır”
Teknolojinin 21. yüzyıldaki belirleyici rolüne de değinen Mütercimler,
özellikle yapay zekâ ve savaş sanayiindeki dönüşümleri şu sözlerle aktardı; “21.
yüzyılın en önemli özelliği, teknoloji yüzyılı olmasıdır. Yapay zekâ ile
ekonomiden uluslararası ticarete, siyasi parti yönetiminden futbol kulüplerine
kadar her alan etkilenecek. Geçmişte bir pilotun yetişmesi yüz milyonlarca
dolara mal olurken, bugün küçücük drone’lar savaşların kaderini değiştirmeye
başladı. İHA’lar, SİHA’lar, robotik sistemler artık savaş teknolojisinin
merkezinde.” Ukrayna’da süren savaşın aslında Ukrayna ile Rusya arasında değil,
ABD ile Rusya arasında yaşandığını belirten Mütercimler, “uluslararası
ilişkilerde kuklaların ömrü, kuklacının ona biçtiği ömür kadardır.” ifadesiyle
dikkat çekti. Mütercimler’e göre dünya siyasetinde çok sayıda aktör aslında
büyük güçlerin kuklası olarak sahneye çıkarılmakta, ancak bir noktada
kullanılıp devre dışı bırakılmaktadır. Bu çerçevede Ukrayna’daki savaşın da
yeni teknolojilerin denendiği bir alan haline geldiğini belirterek: “Orada
savaşan Ukrayna ile Rusya değil, ABD ile Rusya’dır. Uluslararası ilişkilerde
kuklanın ömrü, kuklacının ona biçtiği ömür kadardır. Bir gün gelir, makasla ip
kesilir ve kukla biter. Bugün dünyada çok sayıda kukla görüyoruz. Ukrayna
savaşı da yeni teknolojilerin denendiği bir laboratuvardır.” dedi.
Mütercimler; “Türkiye’nin jeopolitik önemi artarak devam edecek”
Türkiye’nin değişen dengelere uyum sağlaması gerektiğini vurgulayan
Mütercimler; “Yaklaşık 40 ila 75 yıl içinde Ortadoğu’daki petrolün verimliliği
düşecek. O zaman büyük devletler bölgeden çekilecek. Burada kalacak olan
Türkiye’dir. Bu bölgenin üç büyük gücü Türkiye, İsrail ve İran olacaktır.
Türkiye’nin jeopolitik önemi artarak devam edecektir.” dedi. Partilerin bir
bölümünün ideolojik, bir bölümünün ise konjonktürel olduğunu söyleyen
Mütercimler; “Siyasi partiler ikiye ayrılır: ideolojik olanlar
ve konjonktürel olanlar. Demokrat Parti, Adalet Partisi, ANAP ve bugün 20 yılı
aşkın süredir iktidarda olan AKP, hepsi konjonktürel partilerdir. Onları
doğuran şartlar ortadan kalktığında tarih sahnesinden çekilirler.” ifadelerini
kullandı.
Mütercimler; “Ulusal, üniter devlette tek dil, tek bayrak,
tek ordu esastır”
Konuşmasının bir diğer bölümünde çok kültürlülük meselesine değinen
Mütercimler, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan çizgiyi şöyle anlattı: “Bugün
sıkça kullandığımız multiculturalism, yani çok kültürlülük aslında Osmanlı’dan
mirastır. Osmanlı bir şeriat devleti değildi, yaşam tarzı sekülerdi. İkinci
Mahmud, tebaanın dinini ibadethanesinde yaşamasını istemiş, bunun dışındaki
dini-etnik ayrışmaları yasaklamıştı. Mustafa Kemal ve arkadaşları da bu
mirastan laik Cumhuriyet’i kurdular. Bu nedenle ulusal, üniter devlette tek
dil, tek bayrak, tek ordu esastır. Türkiye’nin üst kimliği budur.”
Mütercimler; “Burjuva sınıfı olmadan demokrasi olmaz”
Siyasi ve iç dengelerde sivil toplum örgütlerinin önemini vurgulayan
Mütercimler; “Soğuk Savaş’ın sert güç stratejileri yerini etki odaklı harekâta
bıraktı. Bugün artık ağ merkezlilik çağındayız. Arap Baharı’nda, Gezi Parkı
olaylarında, hatta Avrupa’daki işçi hareketlerinde bu stratejileri gördük. 21.
yüzyılın en önemli gücü ise sivil toplum, siyasi partiler, vakıflar ve
derneklerdir. Demokrasi ancak bunlar güçlü olursa yaşar. Burjuva sınıfı
demokrasi için, laik ve seküler yaşam için en kritik sınıftır. Avrupa’da Orta
Çağ sonrası ticaretle ortaya çıkan bu sınıf, siyaseti yönlendirmeye başlamış ve
demokrasinin temellerini atmıştır. Burjuva sınıfı güçlü olan ülkelerde
diktatörlük ve askeri darbe olmaz. Türkiye’nin en büyük sorunu burjuva
sınıfının güçlü şekilde oluşamayışıdır.” ifadelerini kullandı.
Mütercimler; “21. yüzyılı doğru okuyamazsak, 22. yüzyılın aktörleri
arasında yer alamayız”
Türkiye’nin su ve tarım meselesinin altını özellikle çizen Mütercimler;
“Bugün artık
hidropolitik, yani su politikaları gündemin en üst sırasına yükseldi. Dünyanın
pek çok yerinde büyük su savaşlarının çıkacağı öngörülüyor. Türkiye’de Konya
Ovası’nda yaşanan obruklar bunun somut göstergesi. Üstelik mikro teknoloji ve
yapay zekâ gibi yeni üretim alanları da tonlarca su tüketiyor. Türkiye su fakiri bir ülke. Dünya tarım ve gıda krizine doğru giderken
Türkiye mutlaka tarımına dönmek zorunda. Ben buna gıda milliyetçiliği diyorum.
Hollanda, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi ülkeler 22. yüzyıl için şimdiden
hazırlık yapıyor.” ifadelerini kullandı. İç siyasete girmeden ekonomik tabloya
değinen Mütercimler, stratejik perspektiften uyarılarda bulunarak konuşmasını
şu şekilde sonlandırdı; “Türkiye’nin içerideki kayıkçı kavgasına son vermesi
gerekiyor. Eğitim, teknoloji ve üretim kapasitesi güçlenmediği sürece,
uluslararası stratejilerin yeni evresinde Türkiye’nin şansı olumsuzdur. 21.
yüzyılı doğru okuyamazsak, 22. yüzyılın aktörleri arasında yer alamayız.”
“ANSİAD 10. Olağan Toplantısı” ANSİAD
Yönetim Kurulu Başkanı Ercan Özbek’in konuğumuz, Uluslararası İlişkiler Uzmanı Dr. Erol Mütercimler’e Antalyalı Seramik Sanatçısı Tufan
Dağıstanlı’nın seramik kuşu hediye takdiminin ardından sona erdi.
Büşra SEVİLEN
Medya Sorumlusu
E-mail: basin@ansiad.org.tr
Tel: 0242 3120303
Fax: 0242 3215511